Hayatın her yeri, her şeyi haksızlıklarla dolu, ama hayat yine de güzel.. Çünkü hayat, haksızlıklarla uğraşacak ve zamanın çoğunu nefrete harcayacak kadar uzun değil.
Şairin de dediği gibi, “bazen kahverengi, bazen yemyeşil” hayat, yeşil alanda kalmak olmalı çaba. Daima, yaşamı seçmeli, yeşili seçmeli yani. Ha bu arada unutmadan, o şair benim :)
Başkalarıyla mukayese etme, ölçme hayatını. Diğerlerinin neler yaşadığını biliyor muyuz ki?
Belki de onların cafcaflı ambalajının altı çürüklerle dolu. Vitrin güzel ama arkası dağınık belki.
Geçmişte ne yaşamış olursan ol, çok bir önemi yok aslında. Esas sana gelecek ne getirecek, nasıl gelecek acaba? İlle de kafam yorulsun diyorsan bunu düşün ama abartma :)
Güzel ve iyi olmayan, seni mutlu etmeyen her şeyi çöpe at, düşüncelerini, eşyalarını, tuttuğun takımı belki, hatta gittiğin yolu bile değiştirebilirsin.
Yaşanmış ve iyi olmayan şeyler seni öldürmediyse, gücüne güç katmıştır ve artık miadı dolmuştur. Son kullanma tarihi geçen şeyler zehirler zihnimizi.
Göz kırpma süresinde bile değişebilir her şey, anlık değişen değişime ayak uydurmaya çalış!
Yaşanılan her kötü olaydan sonra, üstünü başını bir temizle, derin bir nefes al, kafanı sakinleştir ve kendi kendine, “beş dakika, beş saat, beş gün, beş yıl sonra bunun benim için ne önemi olacak?” diye sor ve zamana bırak, zamanın her türlü imkânı var çünkü. Ve üstelik sular olduğu yerde durmaz, akar. En kötü buharlaşır uçar.
Ayrıca yaşanan ne kadar kötü ya da ne kadar iyi olursa olsun, muhakkak ki değişecektir. Düşün hangi dönme dolap sonsuz ya da hangi çarpışan araba, hangi dondurma? Hangi yara kapanıp iyileşmiyor ki? Sen hiç 24 saat ağlayan birini gördün mü? Gözyaşı bile tükeniyor bir zaman sonra. Ya da hangi günü gördün akşam olmamış?...
Affetmek Allaha mahsus, o yüzden sen hoşgörülü ol.. Her insan “sen” değil, sen “her insan” değilsin ki!.. bak etrafına kaç milyar insan var evrende? Hepsi aynı mı düşünüyor? Herkes mi süper yani?
Başkalarını ve hayatlarını çok ciddiye alma, kimse almıyor çünkü.
Ama aile ve dost başka!!! Çünkü düştüğünde sana onlar bakacak, halini soracak, derman olacak…
Ve başkalarının senin hakkında ne düşündükleri önemli değil, bence sen doğrusunu biliyorsun. Yanlışsa da senin yanlışın, kime ne ki?
Mucize değil belki ama tevafuklara inan. E her şeyin daha iyisini henüz görmedin, yaşamadın, tatmadın. Şans ver bence.
Hayatta galibiyet de var mağlubiyet de, yenmek, yenilmek… İyi de sen her zaman galip olamazsın ki, kabullen..
Her şeyi, herkesi denetlemeyi bırak, önde olan sensin, mimar sen.. çiz kendi hayatını.
Dertleri, tasaları, seni mutsuz eden ne varsa koy çuvala çık dışarı, dedik ya mucizeler her yerde.
Herkese yol ver, sev yaratılanı, yaratandan ötürü!
Çünkü Allah seni Allah olduğu için seviyor, yoksa yapıp yapmadıklarının bir ilgisi yok..
Sonuç olarak “gerçekten” sevmiş olmak gerekiyor ve saygı duymak, diline, dinine, tenine, rengine….
Mutlu olmak senin hakkın, mutsuzluğun da sorumlusu sensin…
Şüphe “başlangıçtır” karar “nihayet”
Ver kararını, İki seçeneğin var;
“Erken ölmek” ya da “yaşlanmak”
Ve hayat hediye paketinde sunulmasa da bize, yine de hediyedir hayat insana sunulan ve ömür cabasıdır işte!..
Dediğimi yapın işte, yaptığımı değil…
Bir filmde bir replik vardı hani,
“Diyemedim ya la !… :)”
Ben size anlattım, siz de bana anlatın…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ORKUN ÇETİN
HAYATIN SIRRI, HERKESE!
Hayatın her yeri, her şeyi haksızlıklarla dolu, ama hayat yine de güzel.. Çünkü hayat, haksızlıklarla uğraşacak ve zamanın çoğunu nefrete harcayacak kadar uzun değil.
Şairin de dediği gibi, “bazen kahverengi, bazen yemyeşil” hayat, yeşil alanda kalmak olmalı çaba. Daima, yaşamı seçmeli, yeşili seçmeli yani. Ha bu arada unutmadan, o şair benim :)
Başkalarıyla mukayese etme, ölçme hayatını. Diğerlerinin neler yaşadığını biliyor muyuz ki?
Belki de onların cafcaflı ambalajının altı çürüklerle dolu. Vitrin güzel ama arkası dağınık belki.
Geçmişte ne yaşamış olursan ol, çok bir önemi yok aslında. Esas sana gelecek ne getirecek, nasıl gelecek acaba? İlle de kafam yorulsun diyorsan bunu düşün ama abartma :)
Güzel ve iyi olmayan, seni mutlu etmeyen her şeyi çöpe at, düşüncelerini, eşyalarını, tuttuğun takımı belki, hatta gittiğin yolu bile değiştirebilirsin.
Yaşanmış ve iyi olmayan şeyler seni öldürmediyse, gücüne güç katmıştır ve artık miadı dolmuştur. Son kullanma tarihi geçen şeyler zehirler zihnimizi.
Göz kırpma süresinde bile değişebilir her şey, anlık değişen değişime ayak uydurmaya çalış!
Yaşanılan her kötü olaydan sonra, üstünü başını bir temizle, derin bir nefes al, kafanı sakinleştir ve kendi kendine, “beş dakika, beş saat, beş gün, beş yıl sonra bunun benim için ne önemi olacak?” diye sor ve zamana bırak, zamanın her türlü imkânı var çünkü. Ve üstelik sular olduğu yerde durmaz, akar. En kötü buharlaşır uçar.
Ayrıca yaşanan ne kadar kötü ya da ne kadar iyi olursa olsun, muhakkak ki değişecektir. Düşün hangi dönme dolap sonsuz ya da hangi çarpışan araba, hangi dondurma? Hangi yara kapanıp iyileşmiyor ki? Sen hiç 24 saat ağlayan birini gördün mü? Gözyaşı bile tükeniyor bir zaman sonra. Ya da hangi günü gördün akşam olmamış?...
Affetmek Allaha mahsus, o yüzden sen hoşgörülü ol.. Her insan “sen” değil, sen “her insan” değilsin ki!.. bak etrafına kaç milyar insan var evrende? Hepsi aynı mı düşünüyor? Herkes mi süper yani?
Başkalarını ve hayatlarını çok ciddiye alma, kimse almıyor çünkü.
Ama aile ve dost başka!!! Çünkü düştüğünde sana onlar bakacak, halini soracak, derman olacak…
Ve başkalarının senin hakkında ne düşündükleri önemli değil, bence sen doğrusunu biliyorsun. Yanlışsa da senin yanlışın, kime ne ki?
Mucize değil belki ama tevafuklara inan. E her şeyin daha iyisini henüz görmedin, yaşamadın, tatmadın. Şans ver bence.
Hayatta galibiyet de var mağlubiyet de, yenmek, yenilmek… İyi de sen her zaman galip olamazsın ki, kabullen..
Her şeyi, herkesi denetlemeyi bırak, önde olan sensin, mimar sen.. çiz kendi hayatını.
Dertleri, tasaları, seni mutsuz eden ne varsa koy çuvala çık dışarı, dedik ya mucizeler her yerde.
Herkese yol ver, sev yaratılanı, yaratandan ötürü!
Çünkü Allah seni Allah olduğu için seviyor, yoksa yapıp yapmadıklarının bir ilgisi yok..
Sonuç olarak “gerçekten” sevmiş olmak gerekiyor ve saygı duymak, diline, dinine, tenine, rengine….
Mutlu olmak senin hakkın, mutsuzluğun da sorumlusu sensin…
Şüphe “başlangıçtır” karar “nihayet”
Ver kararını, İki seçeneğin var;
“Erken ölmek” ya da “yaşlanmak”
Ve hayat hediye paketinde sunulmasa da bize, yine de hediyedir hayat insana sunulan ve ömür cabasıdır işte!..
Dediğimi yapın işte, yaptığımı değil…
Bir filmde bir replik vardı hani,
“Diyemedim ya la !… :)”
Ben size anlattım, siz de bana anlatın…