Hava Durumu

ALMANYA TRENİ

Yazının Giriş Tarihi: 05.10.2024 16:34
Yazının Güncellenme Tarihi: 05.10.2024 16:35

Türkiye ekonomisinin sıkıntılı bir süreçten geçtiği dönemde, Almanya’dan gelen işçi talebi, ülkemizin iktisadi açıdan rahatlaması, işsizliğin azaltılabilmesi ve döviz girdisinin arttırılabilmesi için dönemin yöneticileri tarafından bir fırsat olarak görülmüş, Almanya’ya işçi gönderilmesine karar verilmiş. İlk olarak 30 Ekim 1961’de Almanya ile işçi gönderilmesine dair bir protokol imzalanmış ve toplu işgücü göçü bu protokol çerçevesinde olmuş. Sonrasında da malum göçler işte…

Almanlar işçi taleplerini ve teminini İstanbul’da kurdukları Alman İrtibat Bürosu vasıtası ile gerçekleştirmişler. Hatta dönemin kurnazları bir çok kişiyi bu vesileyle dolandırmış, umutlarını çalmışlar. Bu konudaki edepsizliği de kimseye bırakmamışız yani…

Almanya’ya çalışmak için giden yurttaşlarımız ilk zamanlarda sosyal ve kültürel açıdan önemli bir uyum sıkıntısı çekmişler; lisan problemi dolayısıyla da sosyal haklarının takibinde zorluk yaşamışlar. Dedem anlatırdı hep, kim ne derse ona inanmak zorunda kalıyoruz diye…

Dönem içerisinde Almanya’ya gönderilen işçi sayısı her geçen gün artış göstermiş ve nihayetinde Almanya’ya en çok işçi gönderen ülke Türkiye olmuş.

Şimdi bu konudaki, birçoğunuza gereksiz gelecek bu bilgiyi neden paylaştım. Anlatayım…

Beyce’nin Akalan köyünde bir erkek çocuğu dünyaya gelir, 1931 yılının yaz aylarında. Bölgenin makus talihinin acısını o da çeker ve yoksullukla geçer çocukluğu, gençliği. Tabi köy yerinde bekar durulmaz, Cemile’yle evlenir ve yoksulluğu birlikte yaşamaya başlarlar. Bakarlar ki köyde olacak gibi değil, alırlar 3 çocuğu ve 1 yorgan ile 1 döşeği düşerler Bursa yollarına.

Aynı yoksulluk farklı fiziki alanlarda Bursa’da da devam eder, ne iş olsa yapılır, gün kurtarılır ve bu sırada çocuk sayısı da 4 olur.

Derken bir haber gelir kulağa, Almanya işçi alacak diye. Ki o dönemin en moda hareketidir bu, Almanya’ya gitmek ve buraya dönüp caka satmak. Gerçi birçok kişide bu alışkanlık hala devam ediyor ya, neyse.

Derin bir düşünce ve muhasebenin ardından karar verilir ve müracaat edilir. Bir dizi kontrol, muayene, mülakat vs. derken İbrahim Almanya yolcusu olur.

Yüzlerce adam, binerler trene ve meçhule yolculuk başlar. Almanya’ya girince, trenden her durakta ismi okunanlar helallik alarak iner, kalanlar meraklı ve endişeli gözlerle onları seyrederler. 100 kişi, 50 kişi, 10 kişi, 5 kişi derken son 3 kişi kalır trende ve Schüttorf isimli bir kasabada isimleri okunur nihayetinde.

Alırlar bunları, çalışacakları fabrika tarafından hazırlanmış misafirhaneye yerleştirirler. Birkaç günlük dinlenme ve uyum sürecinden sonra başlarlar ter akıtmaya.

1 mark, 5 mark, 10 mark derken biraz birikir İbrahim’in parası ve yalnızlık artık koyar iyiden iyiye. Özlem büyür. Ve sağa sola sorarak, kıdemli Türk’lere danışarak yavrularını ve eşini yanına almanın hesabını yapar.

-Çağdaş- Alman’ların tercih etmediği bir ev bulur kendine. Araya ne adamlar sokarak kiralar evi güç bela. İçine 3-5 öteberi de alır.

Yepyeni ve meçhul bir hayata gelir, çocuklar ve Cemile. Yaşı müsait olanlar hemen bir işe yerleşir, okul çağındakiler de okula.

Yıllar yılları kovalar, çocuklar büyür, gelinler, damatlar dahil olur kervana, onların çocukları da olur. Şimdi İbrahim yok, dallar her yerde.

Zamanında 1 kişi başlayan Almanya macerası köklerinden çıkan dallarla halen devam ediyor. Üstelik benzer öyküler hemen hemen Almanya’nın hatta tüm Avrupa’nın neredeyse her yerinde devam ediyor.

Geçtiğimiz aylarda ziyaret etme imkânı buldum oraları. Vatanından binlerce kilometre uzakta, o insanların birbirleriyle dayanışma içindeki hayatlarını yerinde gözlemledim. Aydın’lı, Muş’lu, Kastamonu’lu, Mersin’li yok orada, hepsi Türk, hepsi komşu, akraba artık.

Ve hali hazırda 4. nesil ile birlikte akademik seviyede artmış. Artık işçi değiliz birçok yerde, işveren olmuşuz. Kamuda bürokrat, teknokrat olmuşuz. Hatta karar verici yerlerde siyasetçimiz de var. Özetle, her alanda Türk izi görmek mümkün.

Ha bir de unutmadan şunu da söylemeliyim ki, Türklerin Almanya göçünden sonra Almanların mutfak kültürü de değişmiş. Gittiğimiz yere uymamış, orayı kendimize uydurmuşuz tabir yerindeyse. Döner, kebap hatta pide, lahmacun menşei Türkiye olan evrensel yemekler olmuş orada.

İlave olarak, her şey çok pahalı Almanya’da. Almancı yakınlarınızdan hediye gelmedi diye sitem etmeyin. En büyük hediye, onların gelmesi, böyle bilin.

Esen kalın.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.